“`html
Murat Belge’nin Seyahatnamesi: Başka Kentler, Başka Denizler
Özgün yazar Murat Belge’nin ‘Başka Kentler, Başka Denizler’ adlı seyahatname serisinin beşinci kitabı, İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Bu eser, Belge’nin Belgrad, Bulgaristan, Britanya, İrlanda, Hindistan, Yunan Adaları (Halki, Rodos, Tinos, Leros), Rusya ve Kafkasya gibi çeşitli destinasyonlara gerçekleştirdiği gezileri kapsamaktadır. Belge, yaptığı seyahatlerin çoğunu iş ve eğlencenin birleşimi olarak tanımlarken, “Seyahatlerim genelde politik sebepler nedeniyle gerçekleşti,” şeklinde konuşuyor. “Genellikle ‘gezmek’ amacıyla yola çıktığım pek söylenemez,” diyor.
Belge, kitabın önsözünde, “Başka Kentler’i yazmak benim için keyifli bir süreçti. Bu kitap, kişisel deneyimlerimle şekillenmiş ancak başka kültürleri anlamaya yönelik bir çalışma. Hem gezen, hem de gören ben olduğum için eser ‘otobiyografik’ bir nitelik taşıyor,” ifadelerini kullanıyor. Yazarken duyduğu keyfi vurgulayan yazar, okurlarının da bu deneyimi aynı şekilde yaşayabilmesini umuyor. Her ‘seyyah’ ziyaret ettiği yeri kendine göre anlatır ve okur da o anlatımı farklı bir şekilde algılar. Murat Belge, seyahat deneyimlerini yazılı olarak yanıtladığı sorularla dile getiriyor…

◊ İlk seyahatiniz nereye olmuştu ve aklınızda neler kaldı?
Gezi Anıları: Türkiye, Osmanlı döneminden itibaren pek çok açıdan kapalı bir toplum oluşturmuştur. İkinci bir Evliya Çelebi bulmak neredeyse imkansızdır. Bu ünlü seyyah, ağzından ‘şefaat’ yerine ‘seyahat’ kelimesinin çıktığını ve bu durumu bir yanlış anlaşılma olarak yorumladığını dile getirir.
Benim yurtdışına olan seyahatlerim yanlışlıkla başlamadı. 1. Dünya Savaşı’nın ardından kurulan American Field Service (AFS) adlı hayır kuruluşu, savaştan etkilenen insanları bir araya getirmek amacıyla dünyaca ünlü liselileri bir yıl süreyle aile yanında kalmaları ve eğitim almaları için Amerika’ya gönderiyordu. 1960 yılında Amerika’ya gitmeye seçilenlerden biri olarak beni seçtiler.
Fakat, babam Burhan Belge, 27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada’da tutuklu olan Demokrat Partili milletvekillerindendi. Böyle bir durumla karşılaşan birinin Amerika’da ne işi olabilirdi ki? Pasaport başvurum reddedildi. Neyse ki, harekete geçen bir grup kişi sayesinde, içişleri bakanı olan bir generalin aracılığıyla pasaportumu alabildim ve iki ay gecikmeyle Amerika’ya gitmeyi başardım, Massachusetts’in Gloucester kasabasında bir yıl boyunca kaldım.
Ailem harika, okul ise başarılıydı. Geçirdiğim bir yıl boyunca yaşadıklarımı ‘seyahat’ olarak tanımlamak ne kadar doğrudur, bilemiyorum. Giderken bindiğim vapur Hollanda’dan kalktı, dönüşümde bir gece için Atina’yı da ziyaret ettim – bunlar da seyahat kapsamına mı girmekte? Bu tecrübelerimi ‘Başka Kentler’ serisinin ilk cildinde detaylıca anlattım.
İkinci Seyahat: Babama 15 yıl hapis cezası verildi; ancak İsmet İnönü’nün çabaları sonucunda 1964’te tüm tutuklular serbest bırakıldı. O dönemde Adalet Partisi hükümeti koalisyon ortağıydı ancak babam burada iş bulamadı, sadece Almanya’da iş buldu. 1967’de Almanya’da yaşamını yitirdi. Kanser olduğunu öğrendiğimizde artık kurtulma umudumuz kalmamıştı. Son kez onu görebilme arzusu ile Almanya’ya gitmeye karar verdim. Bölgedeki emniyet güçleri benim seyahatime sıcak bakmadı. Sonunda pasaport almayı başardım ve yola çıktım. Bir yıl boyunca sınıf arkadaşım olan Fikret Adanır, o dönemde Frankfurt’ta yaşıyordu. Onu da ziyaret edebilmek için biletimi Frankfurt’a aldım. Babam Bad Godesberg’de yaşıyordu. Fikret beni oraya götürdü. Dönüş yolculuğuna çıkınca, biraz daha dolaşmak adına Viyana’ya gitmeye karar verdik. Bu da benim ikinci seyahatim oldu.
Olgunlaşma Süreci: İkinci ve üçüncü seyahatlerim arasında uzun bir zaman aralığı oldu; birçok olay yaşandı. 12 Mart darbesinden sonra ben ‘yeraltı’ faaliyetlerine katılmaya çalıştım ve bu durum beni yakalamalarına sebep oldu.
İlk iki seyahatimde, babamın durumu nedeniyle pasaport alamamıştım. Üçüncü seyahatimde ise kendi yaptıklarım dolayısıyla listede yer aldım. Bu, büyüdüğümün ve kendi ayaklarımın üzerinde durduğumun bir göstergesiydi. Türkiye’deki siyasi tarihi boyunca, Turgut Özal dönemine kadar her seyahatimde engellerle karşılaştım, ancak o dönemden sonra sorunsuz bir şekilde pasaport alabiliyorum.
Bilgi ve Hazırlık Süreçleri:
◊ Seyahate çıkmadan önce araştırma yapıyor musunuz? Gittiğiniz yerlerle ilgili hangi hazırlıkları yapıyorsunuz?
Aldığım davetlerin çoğu politik nedenlerden kaynaklandığı için genellikle kendi isteğimle seyahate çıkmıyorum. Ne yazık ki, bu durumu kendi cebimle karşılamam pek mümkün olmuyordu. Son dönemlerde yazları Yunan Adaları’na birkaç haftalık seyahatler yapmaya başladım. Gitmeden önceyine de yer hakkında pek fazla araştırma yapmam. Genelde gideceğim yerle ilgili yeterli bilgi sahibi oluyorum. Ancak oraya ulaşınca, kendi gözlerimle gördüğümde bilgilerim derinleşiyor. Yürüyerek gezmek gibi basit yöntemlerle tanışmayı daha verimli hale getirebileceğime inanıyorum; çünkü bir ülke hakkında en canlı ve en güvenilir bilgilerin sokağın ortasında bulunduğunu düşünüyorum. Tabi ki bu karmaşık bir durum. ‘Sokak’ dediğim, hayatın tamamı değil elbette. Mümkün olduğunca sanatsal müzelere gitmeye çalışıyorum. Hangi sanatçılar kendi ortamlarında neler hissetmiş, bunları incelemek bana ilham veriyor.
◊ Hiç ‘Neden buradayım?’ dediğiniz bir an yaşadınız mı? Ya da sık sık gitmek isteyeceğiniz bir yer var mı?
Hiç gittiğim yer için pişmanlık duymadım. Her yerin öğreteceği bir şey var ve bu öğretiler değerlidir. Yüzeysel şekilde hoşa gitmeyen bazı deneyimlere de rastladım. Örneğin Sudan’da gözaltına alındım; bu hoş bir durum değildi fakat bambaşka bilgiler edinmemi sağladı. Şu anda yeniden ziyaret etmek istediğim pek bir yer yok. Bu durum tamamen kişisel zevkle ilgili; bazıları tanıdık yerleri tekrar tekrar gezmekten keyif alırken, diğerleri hep yeni yerler keşfetmekten fayda sağlıyor.
◊ Yalnız seyahat etmeyi mi, yoksa bir arkadaşla mı seyahat etmeyi daha çok seviyorsunuz?
Gezi sürecindeyken yol arkadaşınızın kim olduğuna bağlı olarak değişiklik gösterir. Bazı durumlarda yalnız seyahat etmek beni mutlu ederken, uyumlu bir yol arkadaşının keyifli gezintilerde bulunması da güzeldir – bu, tecrübe ile sabitlenmiştir.
◊ İş nedeniyle seyahatler gerçekleştiriyor gibisiniz. Farklı olarak nasıl yerler seçiyorsunuz, peki sırada hangi destinasyon var?
Evet, ben kendimi ‘çok gezmiş’ biri olarak görüyorum ve bu durumdan memnunum. Seyahat etmek, başka herhangi bir deneyimle karşılaştırılamayacak bir etkinliktir. Dünyayla iç içe olmak ve farklı yaşam tarzlarını tanımak oldukça değerlidir. ‘İş’ ve ‘eğlence’ ikisini birbirinden ayırt etmeyenlerdenim. İşim eğitimcilik ve bu alanı meslek olarak seçmemiş olsam da edebiyatla bağım her zaman sürdü. Eğlence olarak nitelendirdiğimiz şeylerin öğrenmekten uzak kalmadığını görmek de bende bir tatmin yaratıyor.
İngiltere Değil, Britanya…
Türkiye’de genellikle “İngiltere” denilir ama aslında doğru terim Britanya’dır. Çünkü orada sadece İngilizler yaşamıyor. Bu iki büyük ve birçok küçük adada, İngiltere’nin yanı sıra Galler, İskoçya ve İrlanda da bulunuyor. “İngilizler” denilen insanların çoğu Kelt kökenlidir ve bu sebeple kendilerine “İngiliz” denmesinden hoşlanmamaktadırlar. Bayrakları da “union Jack” olarak adlandırılır; zira üç parçanın geleneksel azizlerine adanmış flamalar üst üste monte edilmiştir: İngiliz aziz St. George (beyaz üstüne kırmızı haç), İskoç aziz St. Andrew (lacivert üstüne beyaz çapraz haç), İrlanda aziz St. Patrick (kırmızı çapraz haç) şeklindedir. Gal’in azizi St. David burada temsil edilmez çünkü Gal, İngilizlerin Orta Çağ döneminde ele geçirdiği bir krallık değil, bağımsız bir devletti.
“`