Yemek Haber Sitesi

Haber Takip Merkezi – Güncel ve Tarafsız Haber Sitesi – Ülkenin Nabzını Tutan Site

Kongreden Eksen Kayması hamlesi ve Suriye

Serra Karaçam Pazar sabahı Amerikan Dışişleri Bakanı Marco Rubio imzalı bildiri e-posta kutularımıza düştü: “Amerika Birleşik Devletleri, son günlerde Batı Suriye'de insanları katleden yabancı cihatçılar da dahil olmak üzere radikal İslamcı ...

“`html

Serra Karaçam

Pazar sabahı, Amerikan Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun imzasını taşıyan bir bildiri, e-posta kutularımıza ulaştı:

“Amerika Birleşik Devletleri, son günlerde Batı Suriye’de meydana gelen insan öldürme olaylarını, yabancı cihatçıların da içinde bulunduğu radikal İslamcı teröristleri kınamaktadır.

Dürzi, Alevi ve Kürt toplulukları da dahil olmak üzere, Suriye’nin dini ve etnik azınlıklarının yanında duruyor ve kurbanların ailelerine başsağlığı diliyoruz.

Suriye’nin geçici yetkilileri, bu katliamların faillerini sorumlu tutmakla yükümlüdür.”

***

Şiddet, geçtiğimiz Perşembe günü, Beşar Esad’a bağlı silahlı güçlerin Lazkiye’nin el-Haffa bölgesinde hükümete bağlı güvenlik kuvvetlerine pusu kurmasıyla başlamıştır.

Bu çatışmalar günlerce devam etti. İlk aşamada Lazkiye’de 16 hükümet destekçisi hayatını kaybetti.

Suriye İnsan Hakları Ağı, Esad taraftarlarının yeni hükümete bağlı 100’den fazla güvenlik görevlisini öldürdüğünü bildirdi.

ABD medyası, bölgedeki savaş izleme organizasyonlarına dayanarak, bu ayaklanmada ölen 1000 kişinin 700’ünün sivil olduğunu ve büyük çoğunluğunun hükümet güçleri tarafından vurulduğunu belirtmektedir.

Ancak bölgede yaşayan tüm Aleviler, Esad’a bağlı birlikleri desteklemiyor.

Birçok kişi, “Ama ya gelip bizi de ‘siz de onlara destek oluyorsunuz’ diyerek öldürürlerse” endişesi taşımaktadır.

***

Rubio’nun açıklamasında, fail olarak neredeyse Suriye’nin mevcut hükümeti değil, başka güçler işaret edilmektedir.

Mevcut yönetimin “geçici” olduğu hatırlatılarak, katliamların araştırılması talep edilmektedir.

Suriye Savunma Bakanlığı’nın sözcüsü, hükümet güçlerinin devrilen Esad rejimine bağlı silahlı savaşçıları tespit etmek amacıyla kırsal alanları taradıklarını belirtti.

Pazar günü insansız hava araçları ve tanklar, geniş çaplı saldırılara imza attı. Farklı bölgelerde hükümet güçlerinin devrilen rejimin askeriyle bağlantılı silahlı grupları hedef almayı sürdürdüğü bildiriliyor.

Lazkiye ve Tartus kırsalında yeni çatışma haberleri gelmeye devam ederken, El-Şara halkı sakinliğe ve birliğe çağrıda bulundu.

***

Alevi azınlığın büyük bir kısmının yaşadığı kıyı bölgelerinde, Esad hükümetinin üst kademelerinde yöneticilik yapan kesimler bulunmaktadır.

Fakat, elbette nüfus son derece karışık. Ülkedeki mezhep çatışması korkuları gün geçtikçe artmaktadır.

Suriye Savunma Bakanlığı, “Olası ihlaller için komite kurduk” şeklinde bir açıklama yaptı.

Hükümete bağlı askerlerin, Rus yapımı denizaltı karşıtı bombaları helikopterden atarak kullandığı bildiriliyor.

Esad, helikopterler aracılığıyla kimyasal silah kullanmakla suçlanmaktadır.

Amerikan medyasıyla yapılan telefon mülakatlarında; askerlerin evlerden altın ve mücevher aldığına dair ifadeler yer alıyor.

El Şara, kendi arka planıyla ilgili grupları inceleme yaparken ne denli tarafsız olabileceğini göreceğiz.

***

Türkiye’de yayınlanan haberlerde, Esad’a bağlı eski hükümete ait askerlerin ayaklanmasına verilen orantısız cevabın “HTŞ’li çetelerin Alevilere yönelik katliamları” şeklinde yer bulduğu belirtiliyor.

Bu durum, Türkiye için çok hassas bir kırılma noktasıdır.

Cemal Enginyurt, “Suriye’de yaşanan Alevi katliamına son vermek amacıyla, katliamı protesto etmek için Hatay Defne’deyiz” diye duyurdu X hesabında.

Paylaşımının altında, vatandaşlarla çekilmiş selfie fotoğrafları bulunmaktadır.

Protestoya CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, CHP G.Bşk. Yrd. Burhanettin Bulut ve diğer milletvekilleri katıldılar.

Enginyurt, “Saraylarda yaşayan Yezid olmaktansa Kerbela çöllerindeki masum olmak daha iyidir” şeklinde ifade ediyor…

Fakat şu bir gerçek ki, Esad ya da başka bir lider, kendilerine tam itaat eden ve iş yapan zenginlerden mezhep ve din konusunda rahatsızlık duymaz.

Onlar için en önemli unsur, aldıkları pay ve itaat olmaktadır.

Esad, özellikle zengin Sünni iş insanlarıyla iş yapıyordu.

Bir kısmı Türkiye’ye göç etti ve savaşın başında ceza alanlar da oldu…

Aynı zamanda, savaş bünyesinde yoksul Aleviler de vardı. Aralarında devrime inananlar da bulunuyordu.

Mezhep üzerinden Suriye iç savaşını provoke etmenin yanlışlığını unutmamak gerekir.

***

Amerika Birleşik Devletleri’nde iki partili bir grup Temsilciler Meclisi üyesi, bu hafta Türkiye’yi Avrupa ülkesi yerine Orta Doğu ülkesi olarak tanımlamak amacıyla yasa teklifi sundu.

Bu girişim, Türkiye’nin Avrupa ve Amerika ile olan ilişkilerinde uzaklaştığı izlenimi üzerinde şekillenmiştir.

Bazı medya kuruluşları, bu yasayı “Türkiye’nin ABD karşıtlarına yönelmesine bir mesaj” olarak değerlendirmektedir.

Ankara’ya bu mesajı iletenler, ABD yönetiminin Rusya’ya yönelmekle suçlandığını gözden kaçırıyor.

Tasarının baş sponsorları Demokrat Brad Schneider (IL) ve Cumhuriyetçi Gus Bilirakis’in yapmış olduğu açıklamada, “Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’nin Orta Doğu’ya yöneldiğini kabul ediyor ve Türkiye’nin Avrupa ile olan ilişkilerine artık öncelik vermediğini düşünmektedir,” ifadeleri yer almaktadır.

Erdoğan’ın, geçtiğimiz gün “AB hala hedefimiz” açıklaması, bu bağlamda daha anlamlı hale geliyor.

Amerika, Avrupa’yı terk ettiğinde, NATO için Türkiye’nin stratejik önemi artacaktır denilmektedir… Bazı gruplar da “Türkiye’ye alan bırakmayın” uyarısını yapmış durumdadır.

***

Tasarıya dair yapılan açıklamada, tasnif değişikliğinin Türkiye’nin “Rusya, Çin ve İran ile artan bağları, Hamas’a desteği ve Yunanistan ile Kıbrıs’a karşı askeri eylemleriyle ilişkili olduğu” vurgusu bulunmaktadır.

Bu tür eylemler, “Batı güvenlik çıkarlarıyla doğrudan çelişmektedir“; ayrıca Türkiye’nin “giderek artan Batı karşıtı tavrı, Avrupa hedeflerinden uzaklaşması” ve “artık daha otoriterleşen yapısı” da belirtilmektedir.

Yeniden tasnifin, Türkiye’yi İran, Suriye ve Libya ile aynı gruba alacağı dile getiriliyor.

Bilirakis, açıklamasında, “Türkiye, uluslararası hukuka saygı duymadığını sürekli olarak göstermiştir,” dedi:

“Erdoğan, Amerikan çıkarlarına defan bir şekilde aykırı hareket etmekte ve bu tehlikeli davranışları bölgedeki istikrarsızlığa katkıda bulunmaktadır. Artık, resmi ABD dış politikası bu düşman rejiminin gerçeklerine daha iyi bir şekilde yanıt vermelidir ve Erdoğan’ın hesap verme dönemi gelmiştir.”

Schneider ise, “Türkiye, önemli bir dönüm noktasında, ancak Erdoğan seçiminde bir yön belirlemiştir” dedi. “Hükümeti Hamas militanlarına ev sahipliği yapıyor, hala Batılı müttefiklerin ayrıcalıklarını talep ederken, Putin’in savaş makinesini destekliyor ve NATO bütünlüğünü zayıflatıyor. Amerikan diplomasisi, Türkiye’nin Avrupa’nın bir parçası olduğu iddiasını sona erdirmelidir.” ifadelerini kullandı.

Bu yasa tasarısı, Kongre Helen İsrail İttifakı himayesinde sunulmuştur.

***

Geçtiğimiz hafta, Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri ve NATO müttefiki olarak rolüyle ilgili çeşitli değerlendirmeler Temsilciler Meclisi’nde yapıldı.

Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Alt Komitesinde Türkiye’yi farklı şekillerde ele alan görüşler bulunmaktaydı.

Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Avrupa Alt Komitesi Başkanı Keith Self, “Doğu ile Batı Arasındaki Türkiye: Uçurumu Kapatmak” başlıklı oturumda açılış konuşmasını yaparak, Türkiye’yi “NATO ittifakı içinde gündemin çoğunu destekleyen, fakat Ortadoğu’daki ‘kötü niyetli aktörlerin’ eylemlerini kınamayı reddeden tek ülke” olarak tanıttı.

Self, “Dünya hızla değişiyor ve Türkiye’nin coğrafi konumu, Avrupa ve Ortadoğu’daki çatışmalar arasında onu en kritik noktalara yerleştiriyor. Türkiye, Suriye’deki rejim değişikliği sürecinin oluşturduğu boşluktan faydalanmakta, ancak Kürtlerle olan sorunlarından rahatsızlık duymaktadır.” ifadelerini kullandı.

Self’e göre, “Dünya, özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’nin Kürtlerle olan gerginliği çözme konusunu dikkatle izlemektedir. Amerika, bölgedeki Kürt ortaklıklarına güvenmekte ve onların başarılarına karşı çıkmanın, Türkiye’nin Amerika ile olan ilişkilerinde büyük bir sorun teşkil edeceğini öngörmektedir.”

Yasama organı üyeleri, Ankara’nın giderek daha bağımsız hale gelen dış politikası ve ittifak içindeki güvenilirliği konularını tartıştı.

Panelde bulunan bazı katılımcılar, Türkiye’nin kendi stratejik hedeflerine yönelirken NATO’nun ortak çıkarlarını artık savunamayacağını savundu.

Ancak diğerleri, Türkiye’nin önemine vurgu yaparak, ülkenin jeopolitik gücünü ve NATO’ya katkılarını savundular.

***

NATO’ya ABD Büyükelçisi adayı Matthew Whitaker, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı adayı Christopher Landau ve Dışişleri Bakanlığı Yönetim ve Kaynaklar Müsteşarı adayı Michael Rigas, Senato Dış İlişkiler Komitesindeki onay oturumlarında ifade verdiler.

Konular arasında NATO müttefikleri için savunma harcamaları, USAID’in iş durdurma kararı, işten çıkarmalar, Ukrayna’daki savaş ve ABD özel sektör şirketleri ile işbirliği gibi konular yer alıyordu.

Suriye’de kimyasal silah kullanımının sona erdirilmesi, IŞİD kampları gibi konular da ele alındı.

***

Bu arada Beyaz Saray basın bürosuna bakalım.

Associated Press, havuza dahil edilmiyor.

Meksika Körfezini Amerika Körfezi olarak adlandırmadıkları için Oval Ofis’e davet edilmiyorlar artık.

Ancak hafta sonunda Başkan Donald Trump’ı Mara Lago’da izlemeye devam ettiler; golf kulübünün kapısı önüne kurulan yerden çekim yaptılar.

Aynı zamanda havuzda bulunan medya çalışanlarına da üzerinde “kutlama” anlamına gelen “celebration” yazılı kek dağıtarak Anayasa’nın ifade ve basın özgürlüğü maddesini kutladılar.

Bu tür olaylar her zaman bütçeyle ilişkili. Medya istenmese de oraya gidiyor, konaklama ve ekipman ihtiyaçları karşılanıyor.

İşte böylece iktidarlar sırayla el değiştirmeye devam ediyor.

Aynı parti iktidarda kalsa bile, aynı kişiye iki dönem sınırı var.

Bakalım Trump, bu konuda bir adım atacak mı.

***

Türkiye’de ise dikkatler seçimlerde Cumhurbaşkanlığı için yarışan Ekrem İmamoğlu’nun üzerinde yoğunlaşmış durumda.

Hafta sonu Antalya’da bulundu.

Erdoğan ve yönetimi, devletin gücünü sonuna kadar halk içinde hissettirmiş durumda.

Bunu bırakmak ise oldukça zor görünüyor.

Zira, iktidar sahipleri rahat oturduğunda halkı sevmek dışında başka bir şey beklemek de gerçek dışı.

Ama peki, halkçı olduklarını söyleyenler halkı gerçekten seviyor mu?

“`